...

Anne Çocuk El Ele Projesi

Hakkımızda

Anne Çocuk El Ele Projesi

Toplumsal cinsiyet eşitsizliği, kadınların ve kız çocuklarının kendi hayatları hakkında seçimler yapmasını engelleme gücü bulunan normları meydana getirmektedir. Kız çocuklarının çocuk yaşta, erken ve zorla evlendirilmeleri de işte bu normların oluşturduğu hak ihlalleri arasında yer alan en önemli sorundur. Araştırmalara göre dünyada her yıl en az 12 milyon kız çocuğu erken yaşta ve zorla evlendirilmektedir.1

Eğitimden, akranlarından, hayatları hakkında karar vermekten mahrum edilen kız çocukları; toplumsal normlar ve gelenekler, yoksulluk, eğitimsizlik, kriz ve çatışma ortamlarının varlığı vb. birçok nedenden dolayı çocuk yaşta, erken ve zorla evliliklere (ÇEZE)  maruz bırakılmaktadır.

Erken yaşta evliliklerin özellikle kız çocukları açısından çeşitli olumsuz sonuçları olmaktadır. Bu sonuçların en tehlikelisi “sağlık sorunları”dır. Çocukların güvenli ve refah içindeki bir ortamda yaşama hakkını ihlal eden bu evlilikler sonucunda şiddete maruz bırakılan kadın sayısı, 18 yaşından sonra evlenmiş kadınların maruz bırakıldığı şiddet oranlarına göre oldukça yüksektir.2 Çocuk yaşta, erken ve zorla evlilikler nedeniyle kız çocuklarının maruz bırakıldıkları fiziksel, cinsel şiddet, psikolojik, sosyal ve ekonomik birçok soruna yol açmaktadır. Tüm bunların yanında; erken yaşta evlilikler nedeniyle yaşanan korunmasız cinsel ilişkiler sonucunda cinsel yolla bulaşan hastalıkların yaygınlaşması, kız çocuklarının hamile kalması ve doğum yapması nedeniyle yaşadıkları sağlık sorunları da; bu evliliklerin yol açtığı sağlık sorunlarının diğer bir yüzüdür.

Erken yaşta evlenmeye mecbur bırakılan çocukların çocuk, kadın ve insan hakları ihlal edilmekte, oyun, eğitim, sağlık, yaşam haklarından mahrum bırakılmaktadır.

Her yıl dünyada,70 bin civarında on beş- on dokuz yaş arasındaki kız çocuğu gebelik ve doğum sırasında hayatını kaybetmektedir. On beş yaşından önce doğum yapan kız çocuklarının yirmili yaşlardaki kadınlara göre doğumda ölme riski beş kat daha fazladır.3  On sekiz yaşından küçükken doğum yapmış kız çocuklarının bebeklerini bir yaşına gelmeden kaybetme riski, daha büyük yaştaki annelere göre altmış kat daha fazladır.4
Çocuk yaşta, zorla ve erken evlilikler ile mücadele etmek hak savunuculuğunun gereğidir. Bu kapsamda yürütülen projemizde;
  • Çocuk yaşta, erken ve zorla evliliklere yol açan faktörlerin çeşitliliği göz ardı edilmeden hem risk grubunda bulunan kız çocuklarına ulaşabilecek hem de risk grubundaki kız çocuklarına sağlık hizmeti sunan sağlık çalışanlarını ortaklaştırılarak bir çalışma yürütülmesi planlanmaktadır.
  • Sosyal medya ve çeşitli araçlar ile savunuculuk faaliyeti gerçekleştirilecek ve ÇEZE’nin ihlal ettiği haklar ile yol açtığı sorunlara yönelik farkındalık çalışması yapılacaktır.
  • Akademisyenler, sivil toplum örgütleri, ilgili meslek elemanları ve meslek örgütleri ile çalıştay düzenlenerek bu konu ile ilgili oluşturulacak “hukuki, psikolojik, sosyal ve sağlık” temalarında oluşturulacak politika belgelerine ve proje kapsamındaki eğitimlere yönelik çıktılar toplanacaktır.
  • Anne ve çocuklara yönelik yapılacak akran eğitimleri ile ÇEZE konusunda farkındalık çalışmaları toplumun çeşitli gruplarında yaygınlaştırılarak ve ÇEZE ile mücadelede önemli rol oynayacaktır.
  • ÇEZE mağduru kız çocukları ve kadınlara sağlık hizmeti sunan ve özellikle kadının üreme ve cinsel sağlık alanında hizmet sunan sağlık personelleri ile bir araya gelinerek “sağlık hizmetinin sunumunda hak temelli bakış açısının” önemi konusunda kadının üreme sağlığı hakları, korunma ve aile planlanması, toplumsal cinsiyet eşitliğine duyarlı sağlık hizmeti sunumu için eğitimler gerçekleştirilecektir.
  • Yürütülen eğitimler ve çalıştaylar sonucunda ortaya çıkacak belgelerin; ÇEZE ile mücadele eden ve çalışma yürütmeyi planlayan diğer sivil toplum örgütlerine yönelik yol gösterici nitelikte olması planlamaktadır.

Toplumsal cinsiyet eşitsizliği, temel haklara ve hizmetlere erişimde birçok soruna yol açmaktadır. Kız çocuklarının çocuk yaşta, erken ve zorla evlendirilmeleri ile kadının cinsel sağlık ve üreme sağlığı haklarına erişimde yaşanan zorluklar, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin yol açtığı sorunlardan sadece birkaçıdır.

Resmi kayıtlara giremeyen binlerce çocuğun yanı sıra; TÜİK tarafından tespit edilen 2022 yılı içerisinde 16-17 yaş grubunda evlenen çocuk sayısı 12.208’dir. Bu çocukların 11.520’si kız çocuğudur. En az 11.520 kız çocuğunun; cinsel sağlık ve üreme sağlığı zarar görmüş, akranlarından uzaklaşmış, eğitimden ve iş hayatından uzaklaşmıştır. Bu evlilikler ile toplumsal cinsiyet eşitsizliği daha da derinleşerek kız çocukları ve kadınlar için daha güvencesiz bir toplumsal yapının oluşmasına yol açmıştır.

Cinsel sağlık ve üreme sağlığı haklarına erişimde yaşanan zorluklar neticesinde; birçok kadın  aile planlaması hizmetlerine ulaşamamakta, istenmeyen gebelikler ile mücadele etmek için bilimsel ve ücretsiz olmayan yolları tercih etmek zorunda kalmakta, tedavilerini gerçekleştirememekte ve sağlıklarını olumsuz etkileyen kalıcı sonuçlar ile karşı karşıya kalmaktadır.

Araştırmalara göre, cinsel sağlık ve üreme sağlığı hizmetlerine erişimde toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin önemli bir rolü vardır. Adolesan gebeliklerin azaltılması, aile planlaması ve modern doğum kontrol yöntemlerine erişimin sağlanabilmesi için toplumsal cinsiyet eşitsizliği ile mücadele edilmesi gerekmektedir.
 

1Türkiye’de Çocuk Yaşta, Erken ve Zorla Evlilikler 1993-2018 Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırmaları Veri Analizi, s.14.
2Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması, 2018.
3 UNICEF, The State of the World’s Children, 2009, s.14
4 UNICEF, The State of the World’s Children, 2009, s.132