Dünya Nüfus Günü 2024
Dünya Nüfus Günü, nüfus sorunlarının aciliyetine ve önemine dikkat çekmek amacıyla her yıl 11 Temmuz'da kutlanmaktadır. İlk olarak 1989 yılında, o zamanki BM Kalkınma Programı Yönetim Konseyi (UNDP), 11 Temmuz 1987'de kutlanan Beş Milyarlık Gün'ün yarattığı ilginin bir sonucu olarak Dünya Nüfus Gününü belirledi. Aralık 1990 tarihli 45/216 sayılı kararla, BM Genel Kurulu , çevre ve kalkınmayla ilişkileri de dahil olmak üzere nüfus sorunlarına ilişkin farkındalığı artırmak amacıyla Dünya Nüfus Günü'nü kutlamaya devam etme kararı aldı.
Bu yıl Dünya Nüfus Günü'nü kutlarken, kapsayıcı veri toplamanın önemi (herkesi, her yerde, olduğu gibi saymak) ön plana çıkmaktadır.
Çoğu zaman güvenilir veriler, kadınların üreme sağlığı hizmetlerine erişiminde küresel ilerlemelerin sağlanmasına, anne ölümlerinin azalmasına ve toplumsal cinsiyet eşitliğinde iyileşmelere yardımcı olur.Bazı bölgelerde hızlı nüfus artışı, bazı bölgelerde hızlı yaşlanma ve her yerde iklim değişikliği, çatışma ve krizlerin olduğu, giderek daha öngörülemez hale gelen bir dünyada, güvenilir nüfus verileri her zamankinden daha önemli ve bu kişilerin ihtiyaçlarına ulaşmak ve bunlara yanıt vermek için kullanılmalıdır.
Genellikle, veriler insanları basit istatistiklere indirgeyerek klişeleri, önyargıları ve damgalamayı güçlendirir. Önyargı ve eşitsizlikle mücadele etmek, veri toplama süreçlerimizi kapsayıcı, eşitlikçi ve şeffaf olacak şekilde güncellemeyi gerektirir. Dünya yeni bir veri toplama çağına girerken, toplumlar, çok yönlü deneyimleri yakalayan verileri toplarken, süreçlerin insan haklarına saygı duymasını ve bilgilerini korumasını sağlamak için çalışmalıdır.
Otuz yıl önce, dönüm noktası niteliğindeki Uluslararası Nüfus ve Kalkınma Konferansı'nda (ICPD), dünya liderleri cinsiyet, etnik köken ve diğer faktörlere göre ayrıştırılmış güvenilir, zamanında, kültürel olarak ilgili veriler için çağrıda bulundular. Veri toplama ve analiz araçları o zamandan beri büyük ölçüde gelişmiş olsa da, bu değişiklikler aynı zamanda verilerin yanlış beyanı veya kötüye kullanılması da dahil olmak üzere önemli bilgi boşluklarını ve potansiyel riskleri ortaya çıkardı. Bu nedenle, bu eylem çağrısının gereği henüz yerine getirilememiştir.
Bugün dünyada 8 milyardan fazla insan var, nüfusumuz o kadar arttı ki dünya kaynakları yetersiz kaldı. Dünya nüfusunun bir milyara ulaşması 1800'lü yılların başına kadar sürdü. Hlen her 12-15 yılda bir milyar ekliyoruz. Birleşmiş Milletler her iki yılda bir gelecekteki nüfus artışına ilişkin tahminlerde bulunuyor. En son orta düzeyde 050'de 9,7 milyar, 2100'de ise 10,4 milyar nüfus olacak. Nüfus artışını birçok faktör etkilediğinden, farklı varsayımlara dayalı olarak çeşitli tahminler yapıyor 2050 yılına kadar öngörülen toplam nüfus artışının yarısından fazlasını sekiz ülke oluşturacak: Hindistan, Nijerya, Pakistan, Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Etiyopya, Tanzanya, Filipinler ve Mısır.
Hızlı nüfus artışı ve bunun nedenleri, başta açlığın ve yoksulluğun ortadan kaldırılması, toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması, sağlık ve eğitimin iyileştirilmesi olmak üzere Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerine ulaşılmasının önünde büyük bir engel oluşturmaya devam ediyor. Yoksulluk aynı zamanda nüfus artışının da önemli bir itici gücü ve belirleyicisidir. İklim değişikliği, yoksulluk ve nüfus baskıları, oldukça hareketli, göç eden bir küresel nüfusa yol açmaktadır.
Nüfuslar ayrıca ölüm oranlarından, net göçten ve çocuk doğurma çağındaki insanların oranından da etkilenmektedir. Doğurganlık oranları yenilenme düzeyinin altında olan ülkelerin nüfusları genellikle bir süre daha doğal artışlar (doğumlar eksi ölümler) yaşamaya devam ediyor. Özellikle doğum oranlarının yüksek olduğu son yıllarda, o dönemde doğan bebekler doğurganlık çağına ulaştıklarında aile büyüklükleri bir önceki nesle göre daha küçük olsa da aile sayısını artırmaktadır. Buna 'demografik momentum-ivme' adı veriliyor ve doğurganlıktaki değişikliklerin etkisinin nüfusa yansımasının normalde onlarca yıl sürdüğü anlamına geliyor.
Gelişmekte olan ülkelerdeki 200 milyondan fazla kadının şu anda karşılanmamış bir aile planlaması ihtiyacı var; bu da hamile kalmak istemedikleri ancak modern doğum kontrol yöntemlerine ulaşamadıkları anlamına geliyor. Guttmacher Enstitüsü tarafından yayınlanan araştırma, bunun çoğunlukla aile planlaması hizmetlerine erişememekten kaynaklandığını, ancak daha yaygın olarak yan etkiler ve yanlış bilgilendirme konusundaki endişelerden ve vakaların neredeyse dörtte birinde erkek partnerlerinin veya onlara yakın olan diğer kişilerin buna karşı çıkmalarından kaynaklandığını gösteriyor.
Çözüm için;
1-Kadınlar ve kız çocuklarının Haklarına Erişim
Kadınlara ve kız çocuklarına bedenlerine ve hayatlarına ne olacağını seçme hakkı verildiğinde doğurganlık oranları hızla düşüyor. Güçlendirme, eğitim ve kariyer yapma özgürlüğü, ekonomik bağımsızlık, cinsel sağlık ve üreme sağlığı hizmetlerine kolay erişim ve çocuk yaşta erken ve zorla evlilikleri ve toplumsal cinsiyete dayalı şiddet gibi Kabul edilemez adaletsizliklere son verilmesi anlamına gelir. Kadınlar ve kız çocukları toplumlar tarafından kendi yaşamları ve bedenleri üzerinde özerklik sahibi olacak şekilde güçlendiğinde, hem kendileri hem de aileleri başarılı olurlar.
2- Karşılanmamış Aile Planları Hizmetlerine Erişim
Halen hamilelikten kaçınmak isteyen 200 milyondan fazla kadın, modern doğum kontrolü kullanmıyor. Bunun çeşitli nedenleri vardır; bunlara erişim engelleri, yan etkilerle ilgili endişeler ve kullanmama yönündeki sosyal baskı (erkek partner baskısı). Bu kadınlar çoğunlukla, nüfusun 2100 yılına kadar 3 milyar artacağı tahmin edilen dünyanın en yoksul ülkelerinden bazılarında yaşıyor.
3- Herkes için Kaliteli Eğitim
Her çocuğun kaliteli bir eğitim almasını sağlamak, sürdürülebilir kalkınmanın en etkili kaldıraçlarından biridir.Özellikle kız çocuğunun eğitimi arttıkça olumsuz toplumsal cinsiyet normlarından kurtulur, kadının statüsü yükselir, çocuk yaşta erken ve zorla evlilikler ile adolesan gebelikler azalır.
4- Küresel adalet ve Sürdürülebilir Ekonomi
BM, gelecek yüzyıldaki nüfus artışının dünyanın en yoksul ülkeleri tarafından tetikleneceğini öngörüyor. Yoksulluktan kaçmak sadece temel bir insan hakkı değil aynı zamanda doğum oranlarını düşürmenin hayati bir yoludur
5-Çocuk ve Anne Sağlığının İyileştirilmesi
Çocukların yetişkinliğe kadar hayatta kalamadığı yerlerde insanlar daha büyük ailelere sahip olma eğilimindedir. Bebek ve çocuk ölümlerini azaltmak, dünya çapında doğum oranlarını düşürmenin anahtarı olmuştur.
Türkiye’de nüfusun yarısını oluşturan kadınların sağlığının önemli belirleyicileri; kadının toplum içindeki statüsünü oluşturan eğitime katılma, istihdam ve çalışma yaşamına katılma, siyasete ve karar verme mekanizmalarına katılma, sağlık hizmetine erişim durumlarıdır.
Türkiyede doğum kontrol yöntemlerine erişimde bölgesel, gelire, eğitime ve göçmenlik statülerine bağlı eşitsizlikler mevcuttur. Bu da eşitsizliklerden olumsuz etkilenen kadınların doğurganlıklarını kontrol edememesine, istenmeyen gebeliklerin bu gruplarda artmasına neden olmaktadır. Yasal olarak zorunlu olmasına rağmen kamu kurumlarında düzenli olarak ücretsiz doğum kontrol yöntemlerine erişimde güçlükler son yıllarda artmıştır. Gelir düzeyi daha iyi olan kadınlar, yoksullaşma pahasına yöntemleri özel sektörden temin edebilirken dezavantajlı grupların yöntemlere erişimi büyük ölçüde azalmıştır. Geçmiş deneyimlere dayanarak bu durumun anne ve bebek ölüm riskini arttırabileceği olasılığı da göz önünde bulundurulmalıdır. Söz konusu veriler göstermektedir ki Türkiye’de son yıllarda kadınların toplumdaki statüsü gerilemekte, dolayısıyla kadın sağlığının korunması ve kadınların güçlenmesinin önünde ciddi engeller bulunmaktadır.
Toplam Doğurganlık Hızının 1,51 olarak ortaya konması ve yıllar içinde toplam doğurganlık hızının azalması nüfusun azalacağı yönünde bir yanılgıya ve doğurganlığı teşvik eden söylemlere yol açmamalıdır. Bu yorum konuya bakış açısının yanlışlığını göstermektedir. Bunun yanı sıra “Cinsel sağlık ve Üreme sağlığı hizmeti alma ve sağlığın korunması bir insan hakkıdır” ve bu çerçevede bireylerin doğurganlığın düzenlenmesine yönelik danışmanlık hizmetleri alması ve doğum kontrol yöntemi tedariki erişilebilir olmalı, toplum bilgilendirmeleri yapılmalı, bakanlık düzeyinde yeterli bütçe ayrılarak birinci basamak sağlık kuruluşları başta olmak üzere ilgili tüm sağlık kuruluşlarında gebeliği önleyici yöntemlerin temini ve dağıtımı sağlanmalı, birinci basamak sağlık kuruluşlarında çalışan sağlık çalışanlarının da bilgilendirilmesi yapılmalıdır. Halen ülkemizin içerisinde olduğu durum nüfus artış hızının azaldığı ancak sayısal olarak toplam nüfusumuzun artmaya devam ettiği bir süreç olup Türkiye’nin nüfusu 2050 yılına kadar azalmayacaktır. Bazı çevrelerin gereksiz ölçüde vurgulayarak kamuoyunu yanıltmasının aksine, bu süreçte genç nüfusun, özellikle de kadın istihdamının desteklenmesi ve artırılması gerekmektedir. Nüfus bilimcilerin 15 yıldır belirttiği bu “fırsat penceresi” iyi değerlendirilmeli, kadın erkek eşitsizliğini ortadan kaldıracak köklü dönüşümler yapılmalı, bu konuda somut adımlar atılmalıdır.
Türkiye’de kadınların haklarını kullanabilmeleri için önlerindeki engellerin kaldırılarak ve fırsat eşitliği sağlanarak daha iyi - eşit statüde olmaları mümkündür. Bu bir tercih değil gerekliliktir, bunu sağlamak da “Devletin Anayasal Görevidir”. Doğurganlıkları hakkında kendi kararlarını verebilmeleri ve doğurganlığın düzenlenmesi hizmetlerine ulaşabilmeleri için önlemler alınmalı ve harekete geçilmelidir. Türkiye’de kadınların Cumhuriyetle kazandıkları haklarından geri adım atılmasına asla izin verilmemeli – engellenmelidir. Kadınlar güçlendiğinde, çocuklar (özellikle kızlar) eğitimde daha uzun süre kaldıklarında, toplumsal cinsiyet eşitliği hak temelli olarak yansıtıldığında, yoksulluk önlendiğinde ve daha da önemlisi insanların karşılanmamış Aile Planlaması hizmetleri karşılandığında doğurganlık oranları hızla düşmektedir.
Kaynaklar:
- World Population Prospects: The 2022 Revision - United Nations Population Division
- The World at Six Billion, World Population, Year 0 to near stabilization [Pdf file] - United Nations Population Division
- HASUDER, Doğurganlık Tartışmaları Kadınların Üreme Hakları Korunarak Ele Alınmalıdır Basın Bildirisi, 5 Haziran 2024, https://hasuder.org/Duyurular/Detay/basin-bildirileri/dogurganlik-tartismalari-kadinlarin-ureme-haklari-korunarak-ele-alinmalidir/1afcac65-adac-1a9e-454f-3a12f9d4e032
- UNFPA Dünya Nüfus Günü, https://www.unfpa.org/events/world-population-day