Avusturya,
Belçika, Hırvatistan, Kıbrıs, Danimarka, Estonya, Fransa, Almanya,
Yunanistan, İzlanda, İrlanda, İtalya, Lüksemburg, Malta, Monako,
Karadağ, Hollanda, Kuzey Makedonya, Norveç, Portekiz, Sırbistan,
Sloventa, İspanya, İsveç, İsviçre, Birleşik Krallık ve Finlandiya
tarafından yayımlandı.
Açıklamanın tam metni şöyle:
"Avrupa'da
her yıl 3.000'den fazla kadın partnerleri veya aile üyeleri tarafından
öldürülüyor ve çok daha fazlası da yaralanıyor veya taciz ediliyor.
İstanbul Sözleşmesi olarak bilinen, Kadına Yönelik Şiddet ve Ev İçi
Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi
Sözleşmesi, kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddetin önlenmesi ve
bunlarla mücadele edilmesinin yanı sıra mağdurların korunması ve
faillerin adalet karşısına çıkarılmasını sağlamak için en geniş kapsamlı
yasal araçtır.
İstanbul
Sözleşmesi kadınların, çocukların, ailelerin ve tüm toplumların
yaşamları üzerinde belgelenmiş olumlu bir etkiye sahip olmuştur. Diğer
faydaların yanı sıra, Sözleşmenin uygulanması, mevzuatı, destek
hizmetlerini, profesyonellerin eğitilmesini ve bilinçlendirmeyi
iyileştirmiştir. Tüm Avrupa Konseyi üye Devletlerini, Sözleşmeyi
onaylamaya; sözleşmenin standartlarından ve GREVIO tarafından sunulan
özel öneriler, incelemeler ve destekten yararlanmaya çağırıyoruz.
Türkiye
Cumhurbaşkanının İstanbul Sözleşmesi'nden çekilme kararından dolayı
derin üzüntü duyuyoruz. Bu kararın, Türkiye'de kadın haklarının
korunmasını tehlikeye attığı ve Avrupa ve ötesindeki tüm kadın ve
erkeklere rahatsız edici bir mesaj ilettiği için kararın anlaşılması
zor. Sözleşme'nin onuncu yıldönümünün arifesinde ve toplumsal cinsiyete
dayalı şiddetin tüm dünyada önemli ölçüde arttığı bir salgın zamanında,
kadınları ve kız çocuklarını şiddetten korumaya yönelik bu önemli yasal
araç, sözleşmeye adını veren ilk imzacı ülke tarafından isteyerek
zayıflatılıyor. Sözleşmenin feshi, dünya kadınlarının BM Kadının Statüsü
Komisyonu'nda toplandığı sırada gerçekleşti. Ayrıca bu karar, 1995
Pekin Kararnamesi ve Platform Eyleminden bu yana en önemli uluslararası
kadın hakları konferansı olan Paris'te düzenlenen Generation Equality
Forum sırasında Türkiye'nin 1 Temmuz'da Sözleşmeden çekilmesi anlamına
gelecektir.
Türkiye'nin
sözleşmeden çekilmesi, ortak kurallara dayalı çok taraflı düzenimiz
açısından da hayal kırıklığı yaratan bir mesaj oluşturuyor. İstanbul
Sözleşmesi gibi uluslararası insan hakları belgelerinin, kadın hakları
da dahil olmak üzere tüm insan haklarının savunulduğunun garanti altına
almaya yardımcı olduğunu takdir ediyoruz. Ulusal tedbirler tek başına
aynı koruma düzeyine ulaşmaz. Türk Hükümeti'ni fesih bildirimini geri
çekmeye ve İstanbul Sözleşmesi'ne olan bağlılığını yenilemeye
çağırıyoruz. Sözleşmenin 'gizli bir gündem' içerdiğini iddia etmeyi
bırakmanın zamanı geldi. İstanbul Sözleşmesi, cinsiyet kimliği ve cinsel
yönelim ile ilgili yeni standartlar belirlememektedir. Aynı cinsiyetten
çiftlerin yasal olarak tanınmasını da sağlamaz. Bununla birlikte
Sözleşme, kadına yönelik şiddetle bağlantılı cinsiyet temelli klişelerle
mücadele etmek için mükemmel araçlar sağlar ve en önemlisi, bunun nasıl
yapılması gerektiğini tanımlamayı ulusal mevzuata bırakır.
Hükümetlerin, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Bakanlar Komitesi
tarafından belirlenen standartlar dahil olmak üzere, LGBTİ kişilerin
haklarını korumak için önemli bir yasal yükümlülüğü vardır, ancak bunlar
öncelikli olarak İstanbul Sözleşmesi kapsamında değildir. Avrupa
Konseyi'ne üye bir Devletin Başkanının önemli bir İnsan Hakları
Sözleşmesinden çekileceğini duyurması sorgulanmadan bırakılamaz. Alman
Başkanlığı, Genel Sekreter ve Parlamenterler Meclisi Başkanı tarafından
21 Mart'ta yapılan açıklamayı takdir ediyor ve Genel Sekreter ve
ekibinden konunun takipçisi olmalarının devam etmesini istiyoruz. Kadına
yönelik şiddetle ve ev içi şiddetle mücadeleye yönelik güçlendirilmiş
taahhütler de dahil olmak üzere daha ayrıntılı tartışmaları dört gözle
bekliyoruz. Son olarak, İstanbul Sözleşmesi'nin tüm imzacılarını, onun
2021'de onaylanması için gerekli adımları atmaya çağırıyoruz." |